rss
Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites

25.01.2010

TEKEL DİRENİŞİ




► “Bir zamanlar” TEK - EL…

Türkiye’de bin sekizyüzlü yıllardan beri tütün üretimi önemli bir geçim kaynağıydı. 1862 yılında tütün ithalatı yasaklandı. Türk tütünü üretimi yaygınlaştı. 1925 yılında tütün, tuz ve alkollü içkiler olmak üzere üç ayrı fabrika kolu oluşturuldu. 1946’da bu fabrikaların tamamı Tekel adı altında birleştirildi. Tekel uzun yıllar sadece Türk tütünü aldı. Tütün üretimini kırsal bölgede yaşayan aileler yapıyordu ve 1960’lı yıllarda toplam 622 bin aile tütün üretiminden geçimini sağlıyordu. 1971’de 75 bin kişiye Tekel fabrikalarında iş imkânı sağlanıyordu. Bu sayı sonraki yıllarda 100 bini aştı. Birçok ilde sigara ve alkollü içki fabrikaları açıldı.

12 Eylül faşist cunta döneminin ardından, 1984’te tütün ithalatı serbest hale getirildi. 1986’da ( siyasi hayatı öncesi Sabancı Holding’de de genel müdürlük yapmıştır) Turgut Özal döneminde bir gece yarısı çıkarılan 3291 sayılı yasayla sigarada devlet tekeli kaldırıldı. Önce harman yoluyla tütüne Amerikan Virginia tütünü ve Burley tütünü katıldı. Sonrasında içicilerin alışkanlıkları tamamen değiştirilerek Türk tütünü ( Şark tütünü ) üretimi kaldırıldı. 1993 yılında Turgutlu’da Philip Morris – Sabancı işbirliğiyle ilk özel fabrikalar olan Philsa fabrikası ve bir başka ortaklıkla R.J. Raynolds fabrikaları kuruldu. 2001 yılında Tekel özelleştirme kapsamına alındı. Daha sonra en eski sigara fabrikası olan İstanbul – Cibali tütün fabrikası kapatıldı. Devamında diğer fabrikalarında büyük çoğunluğu kapatıldı. İşçi sayısı 12 bine düşürüldü.

Şimdi de fabrikalar tamamen boşaltılarak, var olan işçilerde 4-c kapsamına alınmak isteniyor. Yani AKP artık elini atmışken bu işi tamamlamak istiyordu ve başardı.

► Türk-İş ne kadar samimi?

Geçmişte bunlar olurken “bu insanların gittikçe hiçe sayılan haklarını savunmakla görevli Tek Gıda-İş neredeydi?” sorusu bu dönemde sorulabilecek en haklı sorudur. Fabrikalardaki direnişlerde işten atılanlara sahip çıkmayan, tütün ithalatına ve özelleştirmelere sessiz kalarak karşı çıkmayan Tek Gıda-İş, şimdi her şey olup bittikten sonra işçileri direnişe çağırdı. Bunda bile başarısız olup karar alamaz hale gelen sendika yönetimi işçileri dağılmaya çağırdı. Ancak işçiler direnişten dönmek istemedi ve birçok kez polis dayağına maruz kaldı.

► “Halk partisi” gerçeği!

CHP’li birkaç milletvekili de oradaydı; bu dayağa maruz kalanlar arasındaydı. Baykal işçileri genel merkezine götürmek istiyordu. Peki bunun altında yatan gerçek nedir?

Geçtiğimiz sene Karşıyaka’nın CHP’li belediye başkanı Cevat Durak, CHP’li Altaşlar firmasıyla anlaşarak belediyeyi taşeronlaştırdı. Bu sırada onlarca işçiyi işten çıkarttı. Buna karşılık Bayraklı’nın belediye olmasıyla elinde işçi fazlası olmasını gerekçe gösterdi. Ancak bunun hemen ardından firmaya yeni işçiler alındı. Disk’in Genel-İş sendikasına bağlı işçiler geçtiğimiz kış aylarında büyük şehir belediyesi ve Karşıyaka Belediyesi önünde çadırlar kurarak, imza masaları açarak, açlık grevleri yaparak aylarca direndiler. Büyükşehir belediye başkanı Aziz Kocaoğlu da işçilerin taleplerini kabul etmedi ve onlara sahip çıkmadı. Taşeron firma işçilerin bir kısmını işe alacağını öngörerek direnişi kırmak istedi ancak husumete uğradı. Birçok kez polis dayağına maruz kalan işçiler kitle örgütlerinin de desteğiyle direnişe devam ettiler.

Kent-Aş işçileri son olarak geçtiğimiz Eylül ayında İzmir’den yüzlerce kişiyle uğurlanarak haklarını aramak için Ankara’ya yürüyüşe geçtiler. Yol boyu geçtikleri illerde sosyalist kitle örgütleri tarafından karşılanan Kent-Aş işçileri Ankara’ya vardılar. Vardıktan sonra CHP genel merkezine gidip Baykal’la görüşmek istediler. Ancak Baykal, “ belediyeler hayır kurumu değildir” diyerek işçilerin görüşme talebini reddetti. İşte CHP’nin gerçek kimliği budur. Tekel işçilerine genel merkezinde çay ikram eden CHP, Kent-Aş işçilerini genel merkezinden kovmuştur! Yani amaçları kesinlikle işçilere sahip çıkmak değildir. CHP zaten sosyal demokrat bir parti olma arayışında da değil, “biraz da biz yönetelim şu memleketi” derdindedir.

Bu aralar AKP’nin demokratik açılım politikaları ve “kozmik” aramaları, son olarak genel sekreterleri Öymen’in Dersim söylemiyle de ırkçı kimliğini ortaya koyan CHP’yi de bir hayli rahatsız ediyor… Yani sözde sosyal demokrat CHP, kuyruk acısından AKP’ye karşı bir şeyler yapmak arayışlarındayken Tekel direnişi başlamıştır, işçileri kullanmak istemiştir.

"Kaderin için mücadele vermelisin.
Mücadele verip kazandığın hayattır senin kaderin.
Ağaç bile kaderine hükmetmeye çalışır.
Gölgedeyse güneşe ulaşmak için uzar.
Biz insanlar olarak neden kaderimize boyun eğelim.
Bir ağaç kadar da mı olamıyoruz?"
(Suat KARLIKAYA... Tekel İşçisi)

0 yorum:

Yorum Gönder