rss
Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites

25.01.2010

"Tarafsızlık" toplumun eylemsizlik kuvvetidir

Kapitalizmin kullandığı ideolojik silahlar çok çeşitlidir. Bir yandan özgürlük yalanlarıyla, bir yandan “insan doğası, bencildir işte!” söylemleriyle liberalizmin propagandasını yaparken bir yandan da dini ve ulusal hassasiyetleri kullanma yoluna giderler. Bu yazıda değerlendirmek istediğim bir üçüncü yöntem; ‘tarafsızlaştırma’.

Tarafsız olmak çoğumuzun kafasına olumlu bir kavram olarak yerleştirmiştir, sanıyorum ki nesnel olmakla karıştırılması buna sebep oluyor. Nesnellik kavramı için aşağı yukarı aynı tanımların kullanılacağını tahmin edebiliriz; öznel etkilerden bağımsız olabilme durumu. Biraz dikkatli düşününce, sadece bu tanımlama bile nesnellik ile tarafsızlığı birbirinden ayırıyor. Bir konuyla ilgili bütün verilerin aynı değerde olmadığı açıktır; bazıları bilimsel değer taşırken bazıları dogmatik, bazıları çok yönlü düşünce yöntemi içerirken bazıları kalıp düşüncelerden yola çıkan, bazıları doğru kaynaklardan gelirken bazıları uydurma olan birçok veri bulunur karşımızda. Bu durumda değerlendirme yaparken bu verilerin hepsini aynı tartıda tartamayız.

Peki burjuvazi ‘tarafsızlık’ propagandasını neden yapıyor? Temel nedeni tabii ki artık ideolojik mücadele verebilecek durumu kalmaması, kullanabileceği bütün felsefi, bilimsel dayanakları tüketmiş olmasıdır. İdeolojik etkisini kaybetmemek için az önce bahsettiğimiz yollara başvurmasının yanı sıra kendisinden kopan kitleleri de dolaylı yollarla kendisine bağlamayı, en azından onları zararsızlaştırmayı hedef alır. Bunun için tabii ki emekçilerin ideolojisine utanmaz saldırılarda bulunacak; yalanlarla, sahte belgelerle, basını da kullanarak kitleleri manipüle edecektir. Bir başka (ve en az bunun kadar etkili) yöntem ise toplumu apolitikleştirmektir. Burjuvazinin en sevdiği cümle “hepsi aynı bunların, al birini vur ötekine!” olsa gerektir! Ya da bir “iki taraf da kandırılıyo, en iyisi orta yol” da bir o kadar hoş bir cümle değil midir? Burjuvazi boşvermişliğin, umutsuzluğun, umursamazlığın bıraktığı boşluğu doldurmasını iyi bilir. Dolayısıyla her ‘orta yol’ onun çıkarınadır. Çünkü zaten var olan iktidarını korumak amacındadır. Bu nedenle tarafsızlık, duran bir kütleyi hareket ettirmeye çalışanlara engel olan ‘eylemsizlik kuvveti’dir.

Bir örnek üzerinden somutlamanın uygun olacağını düşünüyorum; milliyetçilik sorununu ele alalım (böylece yazıya bir yan ileti eklemiş oluyoruz). Burjuvazinin emekçi halkların birlikteliğini bozmak, yapay bir sorunla uğraşıp gerçek sorunları görmesini engellemek için kullandığı yalanlardan birisi; kişinin bir birey olarak ya da her açıdan yaşam niteliğini belirleyen sınıfının bir parçası olarak var olduğu değil, ‘kültür ve ülkü birliği’ içerisindeki bir ulusun parçası olduğu, kendi ulusunun dünyanın en üstün ulusu olduğu, kişisel ve sınıfsal varlığın üzerinde ulusal varlığın olduğudur. Bu yalanın üzerine oluşturdukları sözde ideolojinin amacı da burjuvaziye hizmet etmektir. Bunun karşısında ise emekçilerin birliği ve halkların kardeşliği temelinde oluşturulmuş enternasyonalizm durmaktadır.

Enternasyonalizm – milliyetçilik çatışması bir açıdan da var olan ulusal sorunlara barışçıl bir çözüm bulma ile bu sorunları sürdürme, onlardan yararlanma çatışmasıdır. Bu çatışmanın bir tarafı insan hakları ihlalleri, ulusal hakların gaspları vb. sorunlarla mücadele ederken diğer taraf bu sorunların üzerini örtmeye, çeşitli yollarla onları keskinleştirmeye çalışır. Bu noktada ‘tarafsız’ kişiler bu konuya seyirci kalarak mevcut durumun değişimine engel olurlar (yaygın bir ifadeyle, ‘statükoyu korurlar’); yani toplumun ‘eylemsizlik kuvveti’ olurlar.

“Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.”
Goethe

0 yorum:

Yorum Gönder